OYUN İÇİN DEĞİL, EĞİTİM İÇİN İNTERNET


2000 yılına doğru bilgisayar ve internet yeni yeni hayata girerken, programlarla alakalı Türkçe bir kaynak bulabilme arayışı da başlamıştı. Ancak 56K bağlantı hızıyla internetten bir şey öğrenmek şöyle dursun, e-postaları bile görüntüleyebilmek neredeyse yarım saat sürüyordu. Bu hız ile ancak birkaç iyi niyetli paylaşım dışında herhangi bir programa dair eğitim materyali ve dersler bulmak imkânsızdı.

O yıllarda kendinize bir video hazırlamak istediğinizde ya da bir web sitesi veya en basitinden bir resim düzenlemek niyetiyle internete girdiğinizde, Türkçe hazırlanmış bir kaynağa ulaşmanız çok güçtü. Kitaptan öğrenmek isteseniz bile her takıldığınız cevabın kitapta yer alması mümkün olmuyordu. Kaldı ki programların kitabını bulmak da ayrı bir müşkilattı. internette basit bir bilgiyle pek çok kişiye çözüm sunan insanlar iyi kazanıyorlardı; fakat bilgilerini de paylaşmaktan kaçınıyorlardı. Bu da uzman kişilerle bilgi alışverişini bir nebze kısıtlıyordu. Böyle olunca birçok kişi internette oyundan başka bir şey bulamıyordu.

ingilizce bilenler ise bir nebze şanslı sayılabilirdi, çünkü programların tamamının ingilizce eğitimlerine kolaylıkla ulaşılabiliyordu. Bilmediğiniz hususlarda yabancı sitelerde sorularınıza da hızlı bir şekilde cevaplar Birkaç sene bu şekilde devam eden sistem sonrası internette bilgilerin paylaşıldığı, pek çok dersin yer aldığı web sitelerinin sayısı artmaya başladı. Türkiye’nin ADSL hızıyla tanışması sonrası ise malum. Özellikle forumlar, bloglar derken, internette Türkçe kaynak eğitimler son hızla çoğaldı ve böylelikle hiç program bilmeyen insanlar, bazı eğitimleri takip ederek belli bir bilgi seviyesine ulaştılar.

Artık insanlar kaliteli veri paylaşmak için yarışıyor

Güncel olarak yaptığımız araştırmada gözlemlediğimiz en güzel gelişmelerden biri de, bilişimle, teknolojiyle alakalı neredeyse herkesin kendine ait basit de olsa bir blog sitesinin olması. Bu kişiler sitelerinde güncel teknolojiler, pratik çözümler, programlara yönelik ders anlatımları gibi çok faydalı bilgileri takipçileriyle paylaşıyorlar. Arama motorlarında ilk sıralarda çıkmak, popüler olmak, tanınmak, prim yapmak gibi değerleri de ön plana çıkardığınızda bu girişimlerin her gün katlanarak artması kaçınılmaz görünüyor. Bu da öğrenmek isteyen her insan için çok değerli bir kaynak vesilesi haline geliyor.

Özellikle video sitelerinin gelişmesi derslerin görüntülü olarak hem çekilebilmesini hem de izlenebilmesini yaygınlaştırdı. Bu nedenle, bir programı veya bilgisayarla ilgili bir konuyu öğrenmek için küçük bir arama yapmanız, tabi biraz da istekli olmanız yeterli.

Artık bir video hazırlamak, bir web sitesi kurmak, bir resimde rötuş yapmak, bir fotoğrafı siyah beyaza çevirmek, fotoğraflardan oluşan efektli bir slayt hazırlamak, kendinize bir reklam hazırlamak ve bunun gibi çok farklı ve çeşitli düşüncelerinizi hayata geçirmek eskisi kadar zor değil. Profesyonel biri haline geleceğinizi söyleyemeyiz, ancak istediğiniz şeyin hangi programla nasıl yapılabildiğini öğreneceğinize emin olabilirsiniz.

Bundan yola çıkarak, bu yazıda bu tür dersleri bulabileceğiniz, binlerce lira harcayıp masraf yapmaktan sizi kurtarabilecek bazı internet sitelerini sizlerle paylaşmak istedik. Eminiz ki, size ücretsiz veya cüz’i ücretlerle hizmet sunan bu siteler, bir hazine niteliğinde kaynak olacaktır.

Ücretsiz kaynak siteler

1. Arama Motorları: Google, Yandex gibi arama siteleri, birer eğitim sitesi değil, ancak pek çok eğitim veren siteye kolaylıkla ulaşabileceğiniz imkânlar sunuyor. Bu yüzden arama motorlarına bilmediğiniz bir konuyu açık açık yazmaktan kaçınmayın. Örneğin, bir web sitesinin nasıl yapıldığını merak ediyorsanız, Google arama sitesine, “web sitesi nasıl yapılır” diye yazın. Karşınıza gelen seçenekleri tek tek değerlendirerek inceleyin, okuyun, izleyin. Aklınıza gelen herhangi bir şeyi yahut problemi olduğu şekilde yazın. Mutlaka bir sonuç elde edeceksiniz. Ayrıca, Google’da yer alan “Gelişmiş Arama” seçeneği ile sadece PDF dosyaları, slaytlar ve videolar gibi daha belli başlı sonuçlara ulaşabileceğinizi belirtelim.

2. MEB Uzaktan Eğitim: Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uzmanlara hazırlatılan, Adobe programları ile ilgili oldukça anlaşılır bir dilde video eğitimlerle alakalı hizmet veriyor. http://uzaktanegitim.meb.gov.tr:8050

3. MEB Kursiyer: Yine Milli Eğitim bakanlığı tarafından desteklenen, bilişimle alakalı pek çok eğitimin yer aldığı kayda değer bir kaynak. http://meb.gov.tr/kursiyer adresinden ulaşabilirsiniz.

4. Açık Akademi: Microsoft tarafından açılan sitede programlama ve özellikle Microsoft yazılım teknolojileri ile ilgili eğitimlere ulaşılabiliyor. www.acikakademi.com

5. Sanalkurs.net: Türkiye’nin en eski bilişim eğitim sitelerinden biri olan Sanalkurs’ta grafik, yazılım, programlama, video eğitim gibi binlerce yazılı ve videolu derse ücretsiz erişilebiliyor. içeriği üyeleri tarafından oluşturulan sitenin soru sorabileceğiniz bir forumu ve belli aralıklarla yayınlanan bir de e-dergisi mevcut.www.sanalkurs.net

6. Adobe Günlüğü: Adobe Türkiye ekibi tarafından organize edilen sitede her hafta belli bir günde canlı webinerler düzenleniyor. Eski webiner videoları ise sitede mevcut. Bunun yanısıra Adobe programlarıyla alakalı pek çok video derse ulaşılabiliyor. www.adobegunlugu.com

7. Çizgi Tagem: Yakın bir zamana kadar binlerce video eğitim sunan site, kapatıldığı için içeriğini Youtube üzerine taşıdı. Youtube.com/cizgitagem üzerinden bu video eğitimlere ücretsiz ulaşabilirsiniz.

8. Donanım Haber: Donanım ve bilgisayar ürünleri ile pek çok inceleme ve cevaba bu site üzerinden ulaşmanız mümkün. www.donanimhaber.com

9. UniversitePlus: Uzman kişilerin belli zamanlar dâhilinde farklı eğitimler verdiği bir platform olan sitede bilişim eğitimlerinin yanısıra farklı kategorilerden de eğitimler yer alıyor. Eğitimlerin bitiminde makul bir ücret karşılığı sertifika imkânı da mevcut. www.universiteplus.com

Ücretli kaynak siteler

1. Vidobu: İnternet üzerinden ofis programları, grafik ve yazılım eğitimlerini setler halinde videolu olarak sunan site içeriği dikkate alındığında oldukça makul meblağlarla hizmet veriyor. www.vidobu.com

2. OxoTraining: Pek çok programın eğitiminin yazılı olarak sunulduğu site ortalama düzeyde bir ücretlendirmeyle dikkatleri üzerine çekiyor. www.oxotraining.com

3. VS Akademi: Tasarım ve fotoğrafçılık eğitimleri ile dikkat çeken sitede eğitimler programlara ve yapılan işlere göre tasnif edilmiş. www.vsakademi.com

4. Sahne Akademi: Tasarım, yazılım, sistem ve teknik konulardaki eğitimiyle dikkat çeken sitede eğitimler bir kurs programı şeklinde internet üzerinden eş zamanlı olarak yapılıyor. Yani belirlenen gün ve saatlerde eğitimleri takip ediyor, bitiminde ise sertifika alabiliyorsunuz. www.sahneakademi.com

http://insanvehayat.com/oyun-icin-degil-egitim-icin-internet/

AKILLI TAHTALARDA İŞ ÖĞRETMENE DÜŞÜYOR


Sabah kuruma geldiğimde her günkünden farklı bir hareketlilikle karşılaştım. Hareketliliğin sebebini sordum. “Akıllı tahtalar geldi, sınıflara kuruluyor” denildi.

Heyecanlanmıştım; çünkü daha bilgisayarı bile derste doğru dürüst kullanamazken yeni teknolojiyle karşı karşıyaydık. İlk gün tahtayı kullanmayı denemedim bile.

Dersi klasik usul anlattım. Dersler bitti öğrenciler dağıldı. Benim aklım takılmıştı bu akıllı tahtaya. İçimi bir korku sarmıştı. Ya kullanamazsam bu tahtayı, işin sonunda öğrencilere karşı mahcup olmak da var. Sonra geçtim tahtanın başına. Güç düğmesine basmam bilgisayar ve projeksiyonu çalıştırmaya yetti.

Bilgisayar açıldıktan sonra masaüstünden bir klasöre parmağımla dokundum. İçinde kullanım kılavuzu vardı. Kılavuzu bir müddet okudum ve anladım ki akıllı tahtanın bilgisayardan çok fazla farkı yok. Sonra kendimce kullanmaya başladım tahtayı. Bir müddet sonra akıllı tahtanın basit tekniklerini öğrendiğimi fark ettim. Ve kendi kendime söylendim “Bu tahta ile dersi daha eğlenceli hale getirip kavramları çocuklara daha kolay öğretebilirim.” Sonra eve gittim. Heyecanla bilgisayarın başına geçtim. Yarınki dersin konusunu kontrol ettim. Bilgisayarımdaki bütün dokümanları taradım ve bir sürü işe yarar konu buldum.

Sabah uyandığımda çok heyecanlıydım. Bu teknolojiyi ilk defa kullanacaktım bu gün. Okula gittim. Çocuklarda çok heyecanlanmışlardı. Derste konu depremlerdi. Depremi, fay hatlarını, sismografı anlatan bir sürü görselle anlattım dersi. İki ders boyunca anlatıp bitiremediğim konuyu 20 dakikada bitirmiştim. Bir eksiklik olduğu ortadaydı. Dolu dolu geçirememiştim dersi. Bu dersten sonra akıllı tahta eğitimi almaya karar verdim.

Kurslara ve seminerlere katıldım. Bu kurslarda akıllı tahtaların sınıf içi eğitim ortamını nasıl etkilediğini, öğretmene ve öğrencilere sağladığı yararların neler olduğunu öğrenmiştim. Ve tabi ki bir de akıllı tahtaların nasıl kullanıldığını öğrenmiştim. Akıllı tahtaların derse birçok yararları varmış. Bu yararlardan en önemlisi bence zamandan tasarruf sağlamasıdır. Bir yazı tahtasında yazı yazmak ve silmek uzun iştir ama akıllı tahtada yazıyı bilgisayardan birkaç saniyede yazıp hemen silebiliyorsunuz. Ayrıca bu tahtalar ile farklı öğretim teknikleri kullanılıyor ve ders daha ilgi çekici hale geliyor. Her türlü materyali sunarak öğrencilerin konuyu daha iyi anlamalarını sağlıyor.

Akıllı tahta akıllı öğretmen

Bu kurslardan edindiğim bilgileri uygulamak için can atıyordum. Kurstan sonraki ilk gün okula hazırlıksız gittiğim için akıllı tahtada çok fazla ders yapamamıştım. Yine dersler bitmiş evin yolunu tutmuştum. Yolda aklıma bir fikir geldi, ben bir karakter oluştursam, yeni bir karakter. Ve akıllı tahtada bu karakter üzerinden çocuklara dersi anlatsam, ne iyi olur diye düşündüm. Eve vardığımda aldım elime kalemi kâğıdı, çizdim bir kedi. Adını da Mercek Kedi koydum. Tamam dedim, bundan sonra akıllı tahtada benim yerime dersleri Mercek anlatacak. Merceğin başının üstüne de baloncuk çizdim. Dersin içinden ana cümleleri çıkartıp koydum, Merceğin baloncuğuna.

Derste Mercek söylüyormuş gibi sesimi değiştirip çocuklara söylüyordum, önemli yerleri. Böyle yapmam çocukların çok hoşuna gitmişti. Merceği çok sevmişlerdi. Bu birkaç hafta böyle devam etti. Sonra çocuklara bir karakter yetmez oldu. Merceğin yanına bir karakter daha çizip adını Yıldız Kedi koydum. Mercek ile Yıldız’ın tartışmaları çocukları çok eğlendiriyordu. Hatta bazı derslerde Mercek ve Yıldız’ın yerlerine birer çocuk çıkarıyordum tahtaya ve çocukların seslendirmesini istiyordum. Çocuklar çok neşeleniyorlardı.

Akıllı tahta gittikçe eğlenceli hale gelmeye başlamıştı, hem çocuklar için hem de benim için. Daha sonra Mercek ile Yıldız’ın bir animasyon filmi şeklinde uygulamasını yaptırabilir miyim, diye düşündüm. Bilgisayar programları yapan arkadaşıma danıştım. “Hocam sen çizimlerini yap, ben animasyon haline getiririm.” demesiyle farklı bir heyecan sardı beni. Çizimleri yaptım ve arkadaşıma verdim. Birkaç güne animasyonlarım geldi. Şimdi okulda çocukların en çok sevdiği ders coğrafya, en çok sevdikleri öğretmen de ben olmuştum. Bu o kadar gurur verici bir şeydi ki…

Tahtada çocuklara sunulacak şeyleri öğretmenin hazırlamasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamıştım. Bir eğitimci, sınıftaki duruşunun ne kadar önemli olduğunu unutmamalı. Akıllı tahtalardan daha önemli olan akıllı öğretmenlerdir. Çünkü dersi ders yapan öğretmendir.

Akıllı tahta eğitimine yeni başlayan öğretmenlere birkaç tavsiye;

-Olabildiğince derslerinizde akıllı tahtayı kullanın,
-Akıllı tahtada çocukların yaşlarına uygun materyaller seçin,
-Akıllı tahtada kullanacağınız materyalleri kendiniz hazırlayın,
-Eğlenceli ve ilgi çekici materyaller kullanmaya gayret edin,
-Akıllı tahtayı kullanırken çocuklarında tahtayı kullanmalarına izin verin.

http://insanvehayat.com/akilli-tahtalarda-is-ogretmene-dusuyor/

MİZAHLI VE MİZAHSIZ EĞİTİM


Öğrenciler öğrendikleri şeyle akılda kalıcı olarak bir bağlantı kurarlarsa, bilgiyi hatırlamada daha başarılı olabiliyorlar. Derslerde şaka ve anekdot kullanmak, bir çağrışım sağladığı için oldukça önemli. Ne yazık ki, eğitimcilerin çoğu, mizahın eğitimde bir yerinin olmadığına inanırlar. Bu tutumlarının nedenini anlamak çok da zor değildir. Eğitimcilerin sınıfta espri yapılmasını istememelerinin nedeni, temelde esnek olmayan düşünceye sahip olmalarıdır.

Eğitimci tarafından mizahın kullanılması stresi yok ettiği gibi öğrencideki soru sorma ve konuşma korkusunu da azaltmaktadır. Ezbere dayalı, kuru, öğrencilerin ilgisini çekmeyen, onlara kişilik kazandırmayan, araştırmaya yönlendirmeyen eğitim tarzının çoktan modası geçmiştir. Dersi uzun süre katılımsız şekilde dinlemek, yoğunlaşma kaybı ve sıkılmaya neden olmakta, bu da öğrencinin öğrenmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Rol yapma ve oyun gibi teknikler sınıfta eğitimcinin ve öğrencilerin enerjisini arttırarak öğrenmeyi kolaylaştırır. Öğrenme sürecinde kaygı azaldığında, öğrenciler öğrenmeye daha açık hale gelirler. Yoksa meraklı, hayal gücü geniş, oyun canlısı çocuklar beş yaşında okula gelip, bir ya da iki yıl içinde bu yönleri ihmal edilirse, bütün bu özelliklerini yitirirler.

“Problemi sadece rehber hocası çözer” ne kadar doğru?

Bir şey komik olarak algılandığında, vücutta gülmeyle rahatlayan bir tansiyon ölçümü meydana gelmektedir. Bazı eğitimciler öğrenci problemleriyle ilgilenmekte isteksizdir, öğrenci problemleriyle ilgilenmenin görevi olup olmadığı konusunda şüpheleri vardır. Bazı eğitimciler ise problemin rehber öğretmenler tarafından çözülmesi gerektiğini düşünürler. Oysa öğrenciler ne sebeple olursa olsun güvensizlik duyduklarında, psikolojik gereksinimleri karşılanmadığında, sevilmediklerinde, kendilerini değersiz, gergin ve yalnız hissettiklerinde çalışma istekleri kalmaz. Kabul edilen bir gerçektir ki mizah deneyimi, sadece komik olmak veya komiklik değildir. Aynı zamanda mizah, psikolojik tansiyonu boşaltmakta önemli rol oynamaktadır.

Eğitimci mizah yapmalıdır

Pek çok eğitimcinin öğretim tekniklerinde mizah uygulamaya isteksiz olmaları ya da bundan korkmaları daha fazla çalışmak zorunda kalacakları içindir. Öğretmenin sınıfla iletişiminde kontrolü sağlamak, delilleri sunmak, tek boyutlu bir ilişkiden daha zordur. Ama aynı zamanda bu tür öğretimin ödülü hem öğrenci hem öğretmen için büyük olacaktır. Eğer gerçeklerin ve tecrübelerin öğrencilere aktarılmasından çok insanların eğitilmeleriyle ilgileniyorsak, eğitime mizahı uyarlamaktan başka çaremiz yoktur.

Öğrenciler, gülen ve mizah duygusuna sahip arkadaşça öğretmenleri tercih etmektedirler. Mizah duygusuna sahip olmak, öğretmenin bir insan olduğunun ve gruba katılabildiğinin belirtisidir. Grup olarak gülmek, ortak deneyimlerin paylaşıldığını gösterir. Bir an için, sınıf birlikte güldüğünde, insanlar zayıflıklarını, hırçınlıklarını ve farklılıklarını unutur, tebessüm ve gülüşün çevrelediği boyutta ortak deneyimleri paylaşırlar.

Dersin ilk birkaç dakikası çok önemlidir

Dersin ilk birkaç dakikası genellikle ölü zamanlardır. Bu sırada öğrenciler yerleşir, kitaplarını defterlerini çıkarırlar. Bu zaman süresinde bir veya birkaç öğrenciyle sosyal konularda konuşulabilir veya bütün sınıfa bir bilim adamının ilginç yönleri anlatılabilir. Herkesin yerleştiğini gördükten sonra derse başlamaya hazır olunduğunun işaretini vermek gerekir.

Doğal olarak öğretmenler, dersin başında veya yeni bir öğrenme etkinliği için öğrencilerin dikkatini toplamaya çalışırlar. Genellikle birçok öğretmenin sınıftaki öğrenci gürültüsüne karşı “Sınıf, sessiz ol! “veya “Sınıf, kesin sesinizi!” gibi ibarelerle sınıfını susturmaya çalışması zordur. Çünkü sınıfı susturmaya çalışmada sadece sözün kullanılması etkisiz bir yöntemdir. Bu durumda öğretmenler, etkili dikkat toplama yöntemlerini devreye sokmak zorundadırlar.

Her şey için komik olan bir şey vardır, bunlara matematik ve fen bilimleri gibi komik olmayan ve sıkıcı olan dersler bile dâhildir. Uzun süren bir dersi abartmanın bir taktiği mizahi bir yola kaymaktır. Öğrenciler konu dışında üstünlüklerini görmekten zevk alırlar ve bu durum derse kişisel bir incelik katar.

Öğretmenlere mizah için birkaç taktik

Eğitimcilerin mizahi bakış açılarını geliştirmelerine ve dersi nüktelerle bütünleştirmek için yardımcı olabilecek çeşitli teknikler vardır. Eğitimciler etkili ve etkili olmayan stratejileri kaydettikleri bir mizah kütüphanesiyle başlayabilirler. İdeal sonuçlar için nükteler anlaşır bir şekilde aktarılmalı ve bazı durumlarda beden dilini ve diyalogları içermelidir. Komedi stillerini
geliştirmek ya da canlandırmak isteyen öğretmenler bunu yapmak için özel bir duruma sahiptirler; çünkü haftanın beş gününde de sadık dinleyicileri mevcuttur.

Öğretmenin kendi mizah malzemesini oluştururken en büyük kolaylık, başkasının esprisini kendi ortamına uydurarak yeniden yapmasıdır. Örneğin, bir nükteyi anlatmaya başlarken, “Paris’e giderken başıma komik bir şey geldi” demek yerine “okul” kelimesini kullanması gibi. Diğer bir deyişle, hali hazırda mevcut olan aynı şakayı da kullanabilir. Ama bunu yaparken, öğrencilerin ilgilerini hesaba katmayı unutmamalıdır. Maaş çekleriyle ilgili bir şaka yerine (çünkü bu çocuklar iş hayatını bilmiyorlar), öğrencileri daha çok ilgilendiren bir konuda espri yapılabilir. Profesyonelce ve özellikle öğrencilerin yaş grubunu anlatan şaka kitaplarına çalışarak, öğrencilerin neyi tercih ettiğini bilmek gerekir.

Hocam, çok keyifliydi!

Kelime oyunları, bilmeceler ve kafiyeler çok basit oldukları için gençlere komik gelmemektedir. Benzer olarak, daha genç çocuklar, bazen anekdotlara kulak vermezler.

Öğrencilerinizin yaş grubuna yönelik mizahi yayınlar veya popüler konular öğrencilerin neyi komik bulduklarını öğrenmemiz için iyi bir yol olabilir.

7Eğitimciler,67890/w bir şeyle ilgili şaka yavöpmadan önce söyleyeceklerinin nereye çıkacağını da anlamak zorundadırlar. Bir espriyle karşılaşıldığında, bunu ertesi gün sınıfa anlatmaya çalışmamak gerekir. Eğer yaygın bir mecrada kullanıldıysa, zaten herkesin onu duymuş olma ihtimalini hesaba katmak gerekir. Bu espriyi olduğu gibi kaydetmek yerine, kişiselleştirerek yeniden oluşturmak gerekiyor. Aynı şekilde sık sık karşılaşılan bir durum, popüler bir şakanın öğrenciden öğrenciye aktarılmasıdır. Eğer okulda bir şaka duyulduysa, muhtemelen o şakayı herkes biliyordur.

Sınav kaygısının mizahla çözümü

Öğrencinin başarısının değerlendirildiği sınavlar hemen her öğrenci için bir miktar belirsizlik içerir ve bazı öğrencilerde psikolojik gerginliğe sebep olabilir. Sınav kaygısının oluşma nedeni ise herhangi bir değerlendirme durumunda kişinin kendini tehdit ya da tehlike durumunda algılamasıdır.
Öğrencilerin sınav olma konusunda endişelerine yönelik ifadeleri de genel olarak aşağıdaki gibidir:

•Ne kadar çalıştığım önemli değil, kendimi hazır gibi hissetmiyorum.

•Çalıştığım her şeyi unutacağımı hissediyorum.

•İptal oldum.

•Birkaç gün önceden sınavı önemsememeye başladım.

•Sınavı zamanında bitiremeyeceğimi düşünüyorum

•Doğru yeri çalışıp çalışmadığım konusunda endişeleniyorum.

Bu nedenlerden dolayı mizah, sınav işlemleri sırasında çok önemlidir. Çünkü mizah, gerilimi azaltır. Mizah etkili bir öğretme usulü olarak kaygıyı azaltmak için sınavdan hemen önce, sınav içerisinde ve sınav kâğıtlarının dağıtılma aşamasında kullanılabilir. Mizah, öğrencilerin sınavdan önceki gerilimlerini azaltacağı için öğrencilerin rahatlayıp sınava daha fazla yoğunlaşmalarına da yardımcı olmaktadır.

http://insanvehayat.com/mizahli-ve-mizahsiz-egitim/

Dengeli ve doğru beslenme sınav stresinin azalmasında etkili oluyor. Diyet ve beslenme uzmanı Hilal


Dengeli ve doğru beslenme sınav stresinin azalmasında etkili oluyor. Diyet ve beslenme uzmanı Hilal Acar, zihin performansı üzerine olumlu etkileri bulunan kahvaltının ihmal edilmemesi gerektiğini söylüyor.

Konsantrasyonu sağlamak için günlük en az 1,5 litre su tüketmeyi öneren Acar, öğrencilere uyku hali oluşturacak kızartma, hamur işleri ve şerbetli tatlılardan uzak durmaları uyarısında bulundu. Doğru beslenmenin sınava hazırlanan öğrencilerin zihinsel performansını, fiziksel gelişimini ve psikolojisini olumlu yönde etkileyeceğini bildiren Acar yenilen abur-cuburların olumsuz etkisini, “Çikolata, tatlı, bisküvi, sofra şekeri, reçel ve marmelat gibi besinler kan şekerini hızlı yükseltip çabuk düşürdüğü için beynimizin uzun süre düzenli çalışmasını engeller.” diye açıkladı. Acar, beynimizin enerji kaynağının glikoz olduğunu ve glikozu, karbonhidrat yoğunluğu yüksek besinlerden karşıladığımızı söyledi. Acar, “Kan şekeri dengesi bozulduğu zaman ise uyku hali, stres ve yorgunluk gibi belirtiler oluşur. Bu tip olumsuzluklarla karşılaşmamak için glikoz kaynağı olarak kan şekerimizi dengeli yükseltecek taze meyveler, süt, tahıllar (makarna, bulgur, kepekli pirinç, tam tahıllı ekmekler) ve kuru baklagilleri tercih etmeliyiz.” diye konuştu.

Kan şekeri düzeyinin sabit kalması ve çalışırken açlık hissetmemek için ara öğünler önemli. Ara öğünlerde meyve, ayran, süt, taze meyve suları, ceviz, fındık, badem, peynir-ekmek, küçük kek veya poğaça gibi yiyecek ve içecekler sağlıklı seçimler olabilir. Tatlı yemek istediğiniz zamanlarda en iyi seçim, sütlaç veya muhallebi gibi tatlılardır.

Hilal Acar öğrencilere şu tavsiyelerde bulundu: Konsantrasyonu sağlamak için günlük en az 1,5 litre su tüketin. Geri kalan sıvı ihtiyacımızı çorba, ayran, taze sıkılmış meyve suları, bitki çayları ve soda gibi içeceklerle karşılayabiliriz.

Özellikle çay ve kahve gibi kafein içeriği yüksek olan içeceklerin fazla tüketilmesi huzursuzluk, uykusuzluk ve kalp çarpıntısı yapacağı için çalışmamızı olumsuz etkileyecektir. Stresle savaşan B vitamininden zengin tam tahıllı ürünler, yumurta, balık ve sütün beslenmemizde mutlaka yer alması gerekir.

Kahvaltı zihin performansını artırıyor

Kahvaltının zihin performansı üzerinde olumlu etki yaptığı biliniyor.

Sınavdan bir gün önce çok yağlı ağır gıdalar yerine hafif gıdalar tercih edin.

Hayatınız boyunca tüketmediğiniz bir besinin tadına sınav günü bakmayın.

Sınav günü kahvaltınızda kan şekeri dengenizi bozmamak için tatlı, çikolata, hazır meyve suyu gibi gıdalar yerine kan şekerinizi yavaş yükselten meyve, kepekli ekmek, süt ve ürünleri gibi gıdaları tercih edin.

Sınav esnasında şeker veya çikolata yerine kuru meyve (kayısı kurusu) veya ceviz, fındık ve badem gibi kuruyemişler tüketerek kan şekerinizin düşmesini engelleyin. Havuç, kayısı, ıspanak, domates gibi besinlerdeki A vitamini strese iyi gelir.

Sınav öncesi dışarıda yemek yemeyin

Memorial Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Yeşim Çelik, sınav öncesi yoğun stres ile gelişen yeme davranış bozukluğu; beraberinde kilo kayıpları veya aşırı kilo alma, mide bulantısı, kabızlık ve baş dönmeleri gibi birçok sağlık probleminin görülebildiğini söyledi. Genelde anneler bazı besinlerin yenilmesi noktasında çocuklarını zorlar. Herkesin yemek alışkanlığı ve damak zevkinin farklı olduğunu belirten Çelik, beslenme alışkanlıklarının dışına çıkılmaması gerektiği uyarısını yapıyor. Çelik ayrıca besin zehirlenmeleri riski olduğu için 1 gün öncesinde dışarıda yemek yenmemesi, yenilmesi zorunlu ise mayonez, tavuk gibi çabuk bozulabilecek gıdalardan sakınılması gerektiğine dikkat çekiyor. Bir gün öncesinde gaz problemi oluşturacak kurubaklagil, lahana gibi besinlerden uzak durulmalı.

Kola ve cips bilgiyi akıldan uçuruyor

Amerikan Hastanesi Diyetisyeni Zuhal Güler Çelik, aşırı kola ve cips tüketiminin bilgileri akılda tutmayı engellediğini söyledi. Çelik, öğrencilerin bu dönemde süt, yoğurt, balık, badem, fındık, tahıllar, yumurta, kırmızı et, pekmez ve yağlı tohumlarca zengin besinleri tüketmelerini istedi. Havuç, ısırganotu, yaban mersini, avokado ve limonun hafızaya katkı sağladığı için sınav hazırlığı dönemlerinde tüketilebileceğini kaydeden Çelik, bununla birlikte az ve sık yeme alışkanlığı oluşturulması, aşırı basit şekerli ve yağlı besin tüketmemeye özen gösterilmesi gerektiğini belirtti.

Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi Aralık sayısında Hindistan’daki unutulan Türk hanedanlıklarını kapak konusu yaparak dikkat çekici bilgiler yayınladı.


Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi Aralık sayısında Hindistan’daki unutulan Türk hanedanlıklarını kapak konusu yaparak dikkat çekici bilgiler yayınladı. Dergi, bu ülkedeki varlığımızı, geride bıraktığımız şaheserleri, Hintli Müslümanların Osmanlı’ya verdiği değeri ve uğruna verdiği, bugün pek bilinmeyen diplomatik mücadelelerini yazdı.Yedikıta dergisinde, Ekrem Saltık’ın “Hindistan’da Türk Asrı” başlığıyla yayınlanan makalesine göre; "Hindistan’daki ilk Türk sultanlığını Kutbuddin Aybeg 1206 yılında kurmuş. Delhi Türk Sultanlığı olarak bilinen sultanlık 320 hüküm sürmüş ve Halaciler, Tuğluklar, Seyyidler ve Ludiler gibi farklı hanedanlıklar tarafından yönetilmiş ve 1526 yılında da yıkılmış. Ardından Babür Şah’ın kurduğu Babür sultanlığı ise İngiliz sömürgesinin başladığı 1857 yılına kadar sürmüş."

"OSMANLI PORTEKİZLİLER KARŞI DONANMAYLA DESTEKLEMİŞ"

Makalede, Hindistan, Türk hanedanlıklarıyla Osmanlı Devleti’nin ilk diplomatik ilişkisiİstanbul'un fethi sonrası tebrikleşme ile başlamış. Kanuni devrine Osmanlı Devleti’nin Hindistan’a, hususiyle Portekizlilere karşı mücadelesinde destek olarak Gücerat’a gönderdiği muhtelif büyüklükteki donanmalar, zamanla bölgede bir Osmanlı sempatisi doğmasını sağladığı ve 17. yüzyıla gelindiğinde Hintli âlimlerin kitapları İstanbul’da, pek çok Osmanlı âlimi ve ilim adamının eserleri de Hindistan’da bilinir hale geldiği bilgileri yer aldı.

"HİNTLİ MÜSLÜMANLARIN BİLİNMEYEN DİPLOMATİK MÜCADELELERİ"

Makalede bazı bilgiler ise şöyle: "Hintli Müslümanlar, İngiliz sömürgesi altına girdikten sonra Osmanlı Devleti’ni sömürgeci Batı medeniyetinin karşısında hâlâ direnmekte olan yeryüzündeki son kale olarak görmüş. Osmanlıları İslam’ın onuru, Sultan Halifenin de İslam dünyasının birliğinin sembolü ve dünya Müslümanlarının hamisi olarak gören Hindistan Müslümanlar, gerek 1877–78 Osmanlı – Rus harbi sırasında, gerek Hicaz demiryolunun yapımında, gerekse 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında her türlü maddi manevi, desteği vermiş ve uzun mesafeler kat ederek Osmanlı’nın yanında savaşmış. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından da Osmanlı Devleti ve hilafetinin hukukunu desteklemek için Hindistan Hilafet Hareketi’ni kurulmuş. 14 Kasım 1919’da Seyyid Chotani başkanlığında kurulan ve Avrupa’ya gönderilen heyetlerle Osmanlı Devleti’nin savunuculuğunu yapan Hilafet Hareketi, İngiliz Parlamentosu ve son olarak Lloyd George ile görüşmeler yapmış. Heyet, söz konusu görüşmeler sırasında; halifenin bütün dünya Müslümanlarının hamisi olduğunu, dolayısıyla İslam dünyasındaki nüfuz ve otoritesinin muhafaza edilmesi gerektiğini savunmuş. Lloyd George’dan olumlu cevap alamayan heyet, buna rağmen geri adım atmayarak Avrupa kamuoyunu etkilemek için büyük çaba göstermiş."



"MÜCADELEDE TRAJİK SON"

Saltık’ın makalesinde şu bilgilerde yer aldı: "Hindistan’ın Osmanlı Devleti ve Hilafet için verdikleri mücadele dışarıda diplomatik yollarla olduğu kadar ülke içinde de devam etmiş Avrupa malları boykot edilmiş, yürüyüşler yapılarak protestolar yapılmış. 1920 yılına gelindiğinde on binlerce Hintli, İngiltere’nin Osmanlı politikalarını ve Sevr anlaşmasını protesto için Afganistan ve Türkistan’a doğru dönüşü olmayan bir iltica yürüyüşüne çıkmışlar ancak aylar süren iltica yolculuğunda hastalanarak hayatlarını kaybetmişler."

CİHAN




Osmanlı kütüphaneleri sabah ezanı ile açılır, ikindi vaktine kadar hizmet verirlerdi. Osmanlı dönemindeki kütüphaneler genellikle haftanın üç günü açık tutulurdu. Kütüphanedeki görevli sayısı kütüphanenin büyüklüğüne göre değişirdi. Kütüphanelerde kitapları korumak ve bakımını yapmak üzere güvenilir bir veya birkaç sorumlu bulunurdu.

Kitaba dokunmak, sayfaları koklamak ve karıştırmak insanları pek cezbetmiyor artık. Dijital dünya bu hakkımızı da elimizden almak üzere. Yıllardır hep şunu düşünmüşüzdür: Öyle bir teknolojiye ulaşalım ki, insanlar kütüphaneleri zihinlerinde taşıyabilsinler. Bu hayal günümüz için oldukça zor olsa bile imkânsız değildir. Çünkü insan beyni milyonlarca kitabı saklayabilecek kapasiteye sahiptir. Bu düşünceler kafamı meşgul ederken bir anda yıllar öncesine gittim. Niçin mi?

İlkokul yıllarımda kitaplara ulaşmak güçtü. Hatta o dönemlerde kitap okumak lüks bile sayılabilirdi. Herkes ücretini vererek evine istediği kitabı alamazdı. Bunun için ilçe kütüphanesini sık sık kullanma ihtiyacı duyardım. İlçe kütüphanesinden aldığım ödünç kitaplarla kitap okuma zevkim gelişti. Bir gün aldığım bir kitabı iade etmek için kütüphaneye gittiğimde, görevliye zor gelmiş olacak ki, kitabı iade ettiğime dair herhangi bir işlem yapmadı. “Tamam, gidebilirsin” deyip gönderdi.

Aslında bir şeyler söyleyecektim; fakat biraz korku, biraz çekingenlik içerisinde hiç bir şey demeden kütüphaneden ayrıldım. Daha sonra bu kitabın kütüphane kayıtlarına, kayıp olarak geçtiğini ve bedelinin babamdan tahsil edildiğini öğrendim. Bu hadise, yıllarca kafamı meşgul etti. Ben o zaman hakkımı arayamamıştım. “Kitabı verdim” diyememiştim. Veya kitabı iade ettiğimi kimseye inandıramamıştım, üstelik sorumsuz (!) addedilmek…

Aradan yıllar geçti, birçok kitap okudum. Yıllar sonra mesleğinin gereği de Osmanlı Devleti’nde kitap ve kütüphane konularını çalıştım. Verilen ehemmiyeti gördüm, kurdukları ödünç kitap verme sistemini araştırdım.

Hiç düşündünüz mü acaba, Devleti Âli Osmaniyye, kitaba ve kütüphaneye nasıl yaklaşmıştı? Kütüphanelerden ödünç kitap veriliyor muydu? Kitabı kütüphaneye iade etmeyenler hakkında neler yapılırdı? Tabi cevabını aradığım ilk soru, bir kitabın kütüphane dışına çıkarılmasına izin verilip verilmemesiydi. Gelin isterseniz hep beraber bu hususta tarihe kısa bir yolculuk yapalım.

Rehin ve kefil karşılığında ödüne kitap

Osmanlı Devleti kendisinden önce kurulan islam devletlerinde olduğu gibi yaptırdığı hemen her cami, mescit ve külliyeyi kütüphane ile taçlandırmayı ihmal etmemiştir. Bu minvalde kütüphaneler için en önemli dönüm noktalarından birini 1661 yılında, Köprülü Mehmed Paşa tarafından başlanıp oğlu tarafından tamamlanan, Köprülü Kütüphanesi oluşturur. Bugünkü Fatih-Çemberlitaş civarında bulunan kütüphane, ilk ödünç verme sistemini uygulamaya koymuştur. Bu (1) yönüyle ayrı bir öneme sahiptir. Kütüphanede kitaplar rehin ve kefil karşılığında 6 ay boyunca ödünç verilebilip, çoğaltılabiliyordu. Kitabın bir bölümünü veya tamamını almak isteyen kişiler kütüphane görevlisine bunu bildirdiklerinde istedikleri o kısımlar çoğaltılarak kendilerine verilirdi. Batı dünyasında ise kütüphanelerden ödünç kitap verme 19. yüzyıl sonlarında başlamıştır.

Ödüne kitap vermemeye sebep olan hadise

Çok iyi niyetli bir yaklaşımla uygulanan bu ödünç verme sistemine 1698 senesinde ara verilmiştir. Neden mi? Bunun en mühim sebeplerinden biri kütüphane dışına çıkarılan kitapların zayi olması veya bir daha kütüphaneye teslim edilmemesiydi.

Kütüphaneden ödünç alınan kitapların iade edilmemesi, devrin şartları için kabul edilemez bir durumdu. Meseleyi aşağıdaki vesikadan daha iyi anlayabiliyoruz (2). “İstanbul askeri kassamına (Vârisler arasında miras malını taksim eden ve miras hakkını koruyan memur) yazılan bir hükümde, Güzelhisârî Ahmet isimli bir kadı zikredilen kütüphaneden almış olduğu bir adet Kuran-ı Kerim ve beş adet çok değerli kitapları iade etmeden vefat ettiği için, evininin ve eşyalarının titizlikle aranması ve kitapların bulunarak kütüphaneye iade edilmesi istenmektedir” (3) Bu tarihî belge kitapların kaybolması hakkında bilgi verme açısından dikkate şayandır. Güzelhisârî Ahmet’in evinde kütüphaneden almış olduğu kitaplar acaba bulunmuş mudur? Varisleri onlara Kadı Ahmet kadar değer verip korumuş, kütüphaneye teslim etme kadirşinaslığını göster midir? Bilemiyoruz; lakin kütüphane idaresi ödünç kitap verme sistemine ara verdiğine göre Güzelhisârî Ahmet’in varisleri bu konuda titizlik göstermemişlerdir.

Şimdi de sizlere, ödünç kitap verme sistemiyle alakalı başka bir kütüphaneyi zikredeceğim. istanbul’daki Beşir Ağa Kütüphanesi de kitap ödünç veren bir kütüphane olarak tasarlanmıştı. Tıpkı Köprülü Kütüphanesi gibi burada da kitap kayıpları tespit edilmiş ve bu kayıpların önüne geçebilmek için her yıl sayım mecburiyeti getirilmişti. Kütüphanedeki kitaplar kütüphane vazifelerine zimmetleşmişti. Böylece dışarıya kitap çıkarılması zorlaştırıldığı gibi hafız-ı kütüplerin daha dikkatli olmaları sağlanmıştı. (4)

Kütüphaneler ne zaman açık olurdu?

Osmanlı Devleti’nde ödünç verme sistemini uygulayan bu iki kütüphaneden söz ettikten sonra şimdi de Osmanlı kütüphanelerinin çalışma şekli hakkında kısa bir bilgi vermek isterim. Acaba Osmanlı kütüphaneleri nasıl işletilirdi? Kitaplar nasıl korunurdu? Eskiyen ve yıpranan kitaplara ne olurdu? Kütüphane görevlileri nasıl çalışırlardı? Kütüphanelerin çalışma saatleri nasıldı?

Osmanlı kütüphaneleri genellikle sabah ezanı ile açılır, ikindi vaktine kadar hizmet verirlerdi. Osmanlı dönemindeki kütüphaneler genellikle haftanın üç günü açık tutulurdu. Kütüphanedeki görevli sayısı kütüphanenin büyüklüğüne göre değişirdi. Kütüphanelerde kitapları korumak ve bakımını yapmak üzere güvenilir bir veya birkaç sorumlu bulunurdu. Ve bu sorumluların yardımcıları olarak tanımlanabileceğimiz hâfız-ı kütübler vardı. Kütüphanedeki kitapları korumakla ve ödünç verilen kitapları kaydetmekle görevli kâtib-i kütübler görev yaparlardı. Bazı kütüphanelerde yıpranan kitapları ciltlemek ve tamirini yapmak üzere bir de mücellithane kurulduğunu ve burada da mücellit işini yapacak yeterli sayıda personel görevlendirildiği kayıtlarda yer alıyor 5.

Demek ki insanları bilgiye, irfana götüren kitaplar her zaman kütüphane görevlileri tarafından muhafaza edilmiştir. İnsanlar nasıl değerli eşyalarını daha iyi korumaya çalışmışlarsa, insanlığın en değerli hazinesi olan kitapları hakkıyla muhafaza etmekte elbette daha önemlidir. Bu konuda Osmanlı Devleti’nin oldukça titiz bir anlayışa sahip olduğunu söylemeden geçmek kadir-naşinaslık olur kanaatindeyim.

Benim çocukluğumda kullandığım ilçe kütüphanesi ve teslim ettiğim kitabı kaybeden kütüphane görevlisi ise hâlâ unutamadığım çocukluk hatıralarımdandır.

Kitapların ödünç verilmesi vakfiyelerde belirtilmiştir. Kitapların dışarı çıkartılmasına müsaade edilmekle birlikte bu durum belli kaidelere bağlanmıştır. Çünkü o dönemde kâğıdın pahalı olması, baskı tekniğinin henüz tam gelişmemiş olması, hırsızlık ve kitaba zarar vermenin görülmesi gibi sebeplerle bu durum yasaklanmıştır.

İlim ve kültür hayatının vazgeçilmezi olan kütüphanelere rağbet, ne yazık ki, her geçen gün azalmaktadır. Bu kültür mekânlarının son yıllarda kitaplar için sadece dört duvar olmaktan başka bir faaliyeti de kalmadı sanırım. Sizce de günümüzde kütüphanede kitaplara ulaşma çabası giderek azalmıyor mu?

1    Ayşe Kubilay Yetişkin, “Eyüp’teki Müstakil Vakıf Kütüphanelerinin Mimarisi”, Eyüp Sultan Sempozyumu IX, istanbul, 2005, s. 248.
2    BOA, A. {DVN. ŞKT.d-28, 214.
3    BOA, A. {DVN. ŞKT.d-28, 215.
4    Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar, 2278, 1.
5    Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar, 2272, 3b.

http://insanvehayat.com/bir-kutuphanenin-kitabina-sahip-cikma-hikayesi/














                                      İSTENEN BİLGİ BÜTÜNÜNE YÖNELİK KAVRAMA (Pusula) Testi

  1. 1.       Cevaplamaya başlamadan önce soruların tümünü okuyun.

  2. 2.       İsminizi sayfanın sağ üst köşesine yazın.

  3. 3.       Matematikten çok iyi bildiğiniz üç konuyu bu sayfanın arkasına yazın.

  4. 4.       Deneme sınavlarından çıkarabildiğiniz en yüksek Türkçe netini bu maddenin yanına yazın.

  5. 5.       Bu sayfanın sol üst köşesine bir küp çizin.

  6. 6.       Bu sayfanın sol alt köşesine üç rakamını İngilizce olarak yazın.

  7. 7.       Şimdi İngilizce olarak yazdığınız üç rakamının etrafına bir üçgen çizin.

  8. 8.       Yedinci cümlenin sonuna bir ünlem koyun.

  9. 9.       Birinci maddedeki cümlenin üçüncü kelimesini yuvarlak içine alın.

  10. 10.   Bir gemi kaptanısınız ve denize açılıyorsunuz… Yolunuzu bulabilmek için yanınıza alacağınız ilk şey pusula mı olurdu, denizcilik ansiklopedisi mi? (Cevabınızı bu maddenin sonunda ki boşluğa yazın)………………………………..

  11. 11.   Bu sayfanın arkasına “Sınav süresini soru sayısına bölerek “ Sınavda soru başına kaç saniye düşeceğini bulun.

  12. 12.   Birinci cümledeki son dört kelimenin altını çizin.

  13. 13.   Bu sayfanın arkasına büyük harflerle “SORU CÜMLESİ =PUSULA” yazıp altını imzalayın.

  14. 14.   Şimdi söyleneni yapıp dikkatlice okumayı bitirdiğinize göre başa dönün ve sadece ikinci cümledeki söyleneni yapın.


                                                                                                                     REHBERLİK  SERVİSİ







                                      İSTENEN BİLGİ BÜTÜNÜNE YÖNELİK KAVRAMA (Pusula) Testi

  1. 1.       Cevaplamaya başlamadan önce soruların tümünü okuyun.

    1. 2.       İsminizi sayfanın sağ üst köşesine yazın.

    2. 3.       Matematikten çok iyi bildiğiniz üç konuyu bu sayfanın arkasına yazın.

    3. 4.       Deneme sınavlarından çıkarabildiğiniz en yüksek Türkçe netini bu maddenin yanına yazın.

    4. 5.       Bu sayfanın sol üst köşesine bir küp çizin.

    5. 6.       Bu sayfanın sol alt köşesine üç rakamını İngilizce olarak yazın.

    6. 7.       Şimdi İngilizce olarak yazdığınız üç rakamının etrafına bir üçgen çizin.

    7. 8.       Yedinci  cümlenin sonuna bir ünlem koyun.

    8. 9.       Birinci maddedeki cümlenin üçüncü kelimesini yuvarlak içine alın.

    9. 10.   Bir gemi kaptanısınız ve denize açılıyorsunuz… Yolunuzu bulabilmek için yanınıza alacağınız ilk şey pusula mı olurdu, denizcilik ansiklopedisi mi? (Cevabınızı bu maddenin sonunda ki boşluğa yazın)………………………………..

    10. 11.   Bu sayfanın arkasına “Sınav süresini soru sayısına bölerek “ Sınavda soru başına kaç saniye düşeceğini bulun.

    11. 12.   Birinci cümledeki son dört kelimenin altını çizin.

    12. 13.   Bu sayfanın arkasına büyük harflerle “SORU CÜMLESİ =PUSULA” yazıp altını imzalayın.

    13. 14.   Şimdi söyleneni yapıp dikkatlice okumayı bitirdiğinize göre başa dönün ve sadece ikinci cümledeki söyleneni yapın.




                                                                                                                       REHBERLİK SERVİSİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


ANLAYARAK ETKİLİ VE KALICI HIZLI OKUMA EĞİTİMİNİN ÖĞRENCİLERE FAYDALARI



ANLAYARAK  ETKİLİ VE KALICI



HIZLI OKUMA  EĞİTİMİNİN

ÖĞRENCİLERE FAYDALARI

 

Neden Hızlı Okumak İstiyorum?

 

1-    Zamanım yok. Zaten çok yoğun bir programım var. Hızlı             

            okuyarak kendime zaman ayırabilmek istiyorum.

2-    Sınavlarda uzun soruları okurken sıkılıyorum,

       anlayamıyorum, dikkatim dağılıyor. 

3-    Kitap, yazı ya da soru okurken başı ile sonu birbirinden       

            kopuyor. Tekrar tekrar okumak zorunda kalıyorum.

4-    Bir sürü insan dakikada binlerce kelime okuyor hem de  

       anlayarak okuyorlar. Ben de hızlı okuyabilmek istiyorum.

5-          Daha çok kitap okuyabilmek, daha çok ve hızlı soru  

       çözebilmek, ileride iş hayatına atıldığımda okumam gereken

       yayınları daha çabuk bitirebilmek istiyorum.

 

Hedeflerim neler?

 

1-     Ne kadar okuyabileceğimin farkındalığını arttırabilmek

2-     Hızımı ve okuduğumu kavramamı etkileyen sebepleri öğrenmek,

kötü okuma alışkanlıklarını gidermek

3-     Göz hareketlerimi geliştirip anlama ve algı kapasitemi arttırmak

4-     Hızlı ve etkili okuma stratejilerini öğrenmek

5-     Kelime dağarcığımı, genel kültür düzeyimi, gözlerimi  ve beynimi

organize etme becerimi arttırmak

 

Öncelikle Ne Yapmalıyım?

 

1-     İstekli olmalıyım. İstekli olmalıyım. İstekliyim.

2-     Gerekli hazırlıklarımı yapmalı, okuma işini ciddi olarak ele

almalıyım.

3-     Bana önerilecek teknikleri her fırsatta tekrarlamalı, her yerde

kullanmalı, bol bol alıştırma yapmalıyım.

4-     İyi okuyor bile olsam okumayı bir kez daha öğreniyorum.

Farkında olmalı ve yaptığım hataları gidermeliyim.

5-     Hızlı okumanın uzun bir süreç olduğunu aklımdan çıkarmamalı,

ilk başlarda hızım düşüyor gibi görünse de, canım sıkılsa da

çalışmayı bırakmamalıyım.

6-    Okuma hızımı EN AZ İKİ KATINA çıkarmalıyım.

 

Okuma Nedir?

 

Okuma; harflerden, kelimelerden, cümlelerden bir anlam çıkarma ve beynimdeki karşılığı ile eşleştirme faaliyetidir. Bir kelimeyi okuduğumda bu beynimdeki tanıdık bir resmi ya da anlamı çağrıştırır. Böylelikle o kelimeyi anlarım. Örneğin; “Çikolata” kelimesini okuduğumda beynimde hemen bir çikolata resmi canlanır. Ancak; “Sübvansiyon” dediğimde aklıma hiçbir şey gelmez.

Sonra kelimeleri birbirleri ile ilişkilendirir ve eski bilgilerime dayandırarak okuduğumu kavrarım.

 

HIZLI OKUMA DİKKAT EKSİKLİĞİNİ ÖNLER,

ODAKLANMAYI SAĞLAR… 

 

Hızlı ve etkili okuma beni daha hızlı düşünmeye ve düşüncelerimi toparlamaya zorlar. Beynime yavaş mesaj gönderdiğimde beynim boş kalacağından diğer duyu organlarımdan gelen mesajları araya sokar. Mesela gözüm başka şeylere kayar, dikkatim kulağıma gelen başka seslere yönelir. Bu yüzden konsantrasyonum bozulur, dikkatim dağılır. Oysa hızlı okumada mesajlar arasında boşluk kalmayacağından daha iyi konsantre olur ve dışarıyla ilişkimi kesebilirim.

 

Hızlı Okuma Kuralları

 

1-     Okumayı geliştirme kararlılığım ne kadar güçlü olursa o kadar

başarılı olurum.

2-     Daha hızlı okumayı istiyorsam ilk önce kötü alışkanlıklarımı

değiştirmek zorunda olduğumu kabul etmeliyim.

3-     Okuma hızımı arttırmak istiyorsam sesle, dudak hareketiyle ya

da içten seslendirerek okumaktan vazgeçmeliyim.

4-     Okuma hızımı arttırabilmek için satırları parmakla, başla ya da

başka bir nesne ile izlemekten vazgeçmeliyim.

5-     Okurken asla geriye dönmemeliyim.

6-     Ciddi bir okuma ciddi bir hazırlık gerektirir. Okuma ortamını ve

kendimi hazırlamadan okumaya başlamamalıyım.

 

Okuma hızımı nasıl ölçerim?

 

1-     Okuma işimin engellenmeyeceği rahat bir yer seçerim.

2-     Okumaya başladığım zamanı kaydederim.

3-     Seçtiğim metni normal okuma şeklimle, hızımı yükseltmeden,

rahat bir şekilde sadece bir kere okurum.

4-     Bitirdiğim zamanı kaydederim.

5-     Hesaplama formülünü kullanarak hızımı belirlerim.

6-     Okuduğumu anlayıp anlamadığımı görmek için metinle ilgili

sorular çözerim.

 

Hesaplama Formülü

 

Dakikadaki Kelime Sayısı = (Toplam Kelime Sayısı / Saniye Olarak Süre) x 60

 

Okuduktan sonra kendine sor!

 

1-     Bu metnin konusu hakkında genel bir düşünceye sahip miyim?

2-     Metin şu andaki amacım için yeterli mi?

3-     Bazı ayrıntıları kaçırdım mı? Bunlar önemli miydi?

4-     Okuduğum metni yeterince anladım mı?

5-     Daha önce benzer konuda bir metin okumuş muydum?

 

Okuma Alışkanlıklarım Kontrol Listesi

 

  • Sessiz okurken dudaklarımı kıpırdatıyor muyum?

  • Dudağım kıpırdamadığı halde kelimeleri içimden tekrar ediyor


muyum?

  • Kelime kelime mi okuyorum?

  • Okuduğumu anlamadığımı düşünerek sık sık geri dönüp tekrar


okuyor muyum?

  • Parçanın ana düşüncesini belirleyen yan düşünceleri görmede


güçlük çekiyor muyum?

  • Konsantrasyonumu toplamakta zorluk çekiyor muyum? Dikkatim


dağılıyor mu?

  • Okurken parmağım ya da kalemle satırları izliyor muyum?

  • Bittikten sonra okuduğum metnin konusunu hatırlamakta zorluk


çekiyor muyum?

 

 

 

Kötü Okuma Alışkanlıkları Nelerdir?

 

-         Sesli okuma, dudak kıpırdatma veya içten seslendirme

-         Satırları parmak ya da başka bir şeyle izleme

-         Geriye dönme tekrarlama

-         Gecikmeli ve kesintili okuma

-         Stres

-         Okuma ile ilgili yanlış inançlar

 

Sesli Okuma

 

-         Küçüklüğümüzden kalma bir alışkanlık

-         Kelimeleri seslendirmek için hecelemek zorunda kalırım, bu da

yavaşlatır.

-         Gözüm önden gider, sesim arkadan gelir.

-         Dudaklarımı kıpırdatma beynin gözün gördüğünü dudaklara

iletmesiyle oluyor ve okuma yavaşlıyor.

-         Sözcükleri tek tek yerine grup olarak okumaya çalışmalıyım.

-         Kendimi hızlı okumaya zorlayarak kelimeleri işitmeye zaman

bırakmalıyım.

-                       Okuduklarımı mümkün oldukça resimlere çevirerek

görselleştirmeliyim.

 

Satırları Takip Etmek

-         Bir metni sessizce, gözlerinle okurken parmaklarınla izle.

Gözler önden gidecektir.

-         Önleyebilmek için okuduğum kitap vb. yi iki elle tutarak okumayı

deneyebilirim.

-         Ya da parmağımı daha hızlı hareket ettirmeliyim.

-         Başımı çevirerek okuyorsam, kurtulmak için bir elimin avuç içini

yanağıma dayayıp başımı sabitleyerek okumalıyım.

 

Okurken Geriye Dönme

 

-         Kendine güven duymamaktan oluyor.

-         Bir tek sözcüğü kaçırırsam anlamı kaybederim anlayışı yanlış.

-         Kurtulmak için kendime geri dönmeyi yasaklamalıyım.

-         Başlangıçta anlamasam bile endişelenmemeliyim.

-         Okuma hızımı kesmeden okumalıyım.

 

 

Gecikmeler ve Kesintiler

 

-         Sıkıcı metinler okurken ara vermeden bitirmeliyim.

-         Metni okumaya mümkün olduğunca çabuk başlamalıyım.

-         Metni parçalara ayırmalıyım.

-         Her 20-30 dk.da bir 5 dakika dinlenme arası vermeliyim.

-         Okuduktan sonra metinden ne anladığını düşünüp, metnin

karmaşık olmadığını söylemeliyim.

-         Zamanımı belirleyip, zaman içinde okumayı bitirmeliyim.

 

Stres

-                       Özellikle sınavlarda paragraf sorularını okurken gergin

oluyorum. Paragrafa başlamadan önce kendimi

rahatlatmalıyım.

 

Yanlış İnançlardan Kurtulma

 

-         “Çalışırken ya da  zevk almak için yavaş okumalıyım” diye bir

şey yoktur. Aksine insanı başlamak için isteksiz yapar.

 

-         “Hızlı okursam anlamı kaçırırım, iyi anlayamam” mantığı en

kötü inanışlardan biridir. Halbuki hızımı ne kadar arttırırsam

bütünü bir anda görmem o kadar kolaylaşır, hem de

gerektiğinde tekrar okumak için yeteri kadar zamanım olur. Bu

yüzden hızımı arttırmaktan korkmamalıyım. Başlangıçta

kavrama seviyem düşebilir, ama umudumu yitirmeden

çalışırsam çok daha iyi bir seviyeye gelecektir.

 

-         “Tek bir kelimeyi bile kaçırsam anlam bozulur” demek doğru

değildir. Anlamı yakalamak için her kelimeyi okumam

gerekmez. Aksine kelimeler üzerinde vakit geçireceğimden

anlamam güçleşir ve sıkıcı gelir.

 

-         “Bütün metinleri aynı hızda okumalıyım” Hayır. Gazetenin spor

sayfasındaki haberleri, bir köşe yazarının makalesini ya da bir

paragraf sorusunu aynı hızda okumak doğru olmaz.

Okuyacağım metnin türüne ya da uyguladığım tekniğe göre

hızım değişecektir.

 

 

-         “Okuma için uzun zaman ayırmalıyım.” Hiç de değil. Eğer

kaynağını alma tekniğini bilirsem 5 dakika içinde okuduğum

yazının ana fikrini yakalayabilirim.

 

 

-         “Teknik yazılar hızlı okunamaz” Aksine bu tür yazılar hızlı

okumaya daha uygundur. “Göz atma” tekniği ile önemli kısımları

belirler, “Kaynağını alma” tekniği ile bu önemli kısımlara

odaklaşırsak dikkatli ve etkili bir okuma yapmış oluruz.

 

-                       “Okuduğum her şeyi hatırlamam gerekir.” Bu güvensizliğimin

belirtisidir. Her şeyi hatırlamama gerek yoktur. Okumaya

amacımı ve önceliklerimi belirleyerek başlarsam, “Aktif

Okuma”ya kendimi hazırlamış olurum.

 

 

ÖĞRENCİLERE YÖNELİK

 DİĞER HİZMETLERİMİZ

 

 

ÖĞRENCİ KOÇLUĞU:

Öğrencilerin kendilerini tanımaları, güçlü yanlarını ve yeteneklerini keşfetmelerini, hedef koymalarını sağlamaya ve kaynaklarını daha iyi kullanabilmelerine yönelik , yol haritası ve eylem planı yapmalarına  destek sağlayan hizmettir.

Tamamen kişinin özelinde oluşturulacak, gizlilik ve etik değerler çerçevesinde sunulan bir programdır. Katılımcıların durum değerlendirmesini yaparak;

  • Öğrencinin okul başarısını artırmayı,

  • Kendine uygun hedefler seçmesini,

  • Etkin çalışmayı öğrenmesini,

  • Zamanı önceliklerini seçerek kullanmasını,

  • Güçlü yönlerini açığa çıkartması ve kullanmasını,

  • Doğru iletişim kurmasını,

  • Kendine güvenini geliştirmesini hedefler.


 

Öğrenci Koçluğu ne sağlar? Öğrenci kimliğindeki bireyin, okul yaşamını ve hayatının diğer alanlarını düzenlemesinde çözüm yaratıcı yaklaşımlarda bulunur. Öğrencinin, içsel dünyasında farkındalığını arttırır. Ders ve okul başarısının yanı sıra, hayat başarısı konusunda yardımcı olur, yön gösterir. Yeni bakış açıları geliştirerek kendini daha iyiye taşımasına yardımcı olur.

 

 

BİREYSEL DANIŞMANLIK

VE EĞİTİM DANIŞMANLIĞI :

 

(Öğrencilere öğretim yılı ve sınav maratonunda ya da sınav sonuna kadar,)

 

Öğrencinize ders çalışma alışkanlığı kazandırma,

Görev bilinci ve sorumluluğu kazandırma, Öğrenme stratejileri ve etkin öğrenme, Verimli ders çalışma yöntemleri, Motivasyonun önemi ve sürekliliği, Sınav kaygısı ve kaygıyla baş etme, Hedef belirleme ve önemi, Mücadele gücü kazanma, Okul – dershane – aile - özel hayat dengesini kurma,

 

ÇOCUKLARDA: Okul fobisi, Yeme bozuklukları, Kardeş kıskançlığı , Ergenlik sorunları , Sorumluluk alma korkusu, Konsantrasyon eksikliği, Zihinsel çöküntü ve takıntılar, Hiperaktivite ve dikkat dağınıklığı, Cinsel kimlik oluşumu ve gelişimi, Suçluluk duygusu, Sınav kaygısı ve sınav sonrası travmalar, Ebeveyn öğrenci ilişkileri. Nedenli ve nedensiz korkular, Kıskançlık, öfke ve saldırganlık, Özgüven, özsevi ve özdeğer eksikliği, İçe dönüklük ve sosyal gelişim bozukluğu, Kekemelik ve konuşma bozukluğu  

 

 

YETİŞKİNLERDE: Depresyon ve sıkıntı (anksiyete),Zihinsel çöküntü ve takıntılar, Hipnoz ile moral ve motivasyon, İçe dönüklük ve sosyal gelişim bozukluğu, Özgüven, özsevi ve özdeğer eksikliği.

 

İŞ GÖRÜŞMELERİ VE MÜLAKATLARA HAZIRLIK EĞİTİMİ: 

İş başvurusu yapmış ve mülakata çağrılmış kişilerin etkileyici bir mülakat görüşmesi yapabilmelerini hedefleyen bir programdır.

 Bu programda Yaşam Koçu, Kişisel Gelişim ve NLP Uzmanlarımızla bireysel bir ya da iki görüşme yapılır. Bu görüşmede; İş görüşmelerinde iletişim, İletişimde bilinçaltı düzeyde tutarlılık, Kalibrasyon (gözlemle ölçüm becerisi), İş görüşmesinde beden dilinin önemi, Dinlemenin Büyüsü / Etkin Dinleme, İş görüşmelerinde özgüvenli duruş, Sorulara etkin cevaplar verebilme, Gibi konuları beceri düzeyine taşımanız sağlanabilir.

 

NLP ile SBS ve YGS-LYS´ye

DUYGUSAL & ZİHİNSEL HAZIRLIK

Eğitimin Amacı:

  • SBS ve YGS-LYS sınavlarına hazırlanan öğrencilerin, istedikleri bölüme girebilmeleri için gerekli NLP bilgilerini, duyularını, duygularını ve kaynaklarını kullanabilmeleri,

  • Sınav öncesi yapılacak hazırlıklar, zihinsel çalışmalar, sınav sırasında yapılacak davranışların neler   olduğu,

  • O zamana kadar öğrenilmiş bilgilerin engelsiz olarak kullanılmasını sağlayarak verimli ve programlı ders çalışmaları, kaynaklarına uygun en yüksek puanı almalarının sağlanmasıdır.


 

1. AŞAMA: 20 Saatlik Eğitim

 

 

Öğrenciler NLP ile;

  • Algılarınızı geliştirip hızlandırabilir,

  • Hedeflerinizi ona ulaşabilecek biçimde yapılandırabilir,

  • Duygularınızı ve zihninizi hedefinize odaklamanın püf noktalarını öğrenebilir,

  • Olumsuz dış faktörlerden etkilenmeyi sıfıra indirebilir,

  • Dezavantajları avantaj olarak algılamaya başlayabilir,

  • Hedefleriniz doğrultusunda en uygun stratejileri ve ihtiyaçlarınızı belirleyebilir,

  • En kalıcı ve en verimli öğrenme becerisini kazanabilir,

  • Zamanı yönetimini öğrenerek zamanı doğru kullanabilir,

  • Ve, en önemlisi sınav sürecini kendiniz için en verimli şekilde geçirebilir, istediğiniz sonucu almak için asıl hazırlığı yapmış olursunuz.EĞİTİM İÇERİĞİ


  • Öğrenme modelleri ve stratejileri

  • Duyguların yönetilmesi

  • Beynimizin çalışması ve bağlantıların kurulması

  • Kaynakların kullanılması

  • Motivasyon stratejileri

  • Özgüven kazanma

  • Doğru hedef belirleme (Geleceğin planlanması )

  • Sınav kaygısından kurtulma

  • Etkili ve Verimli ders çalışma becerileri

  • Olumlu düşünce olumlu inanç

  • Zaman yönetimi

  • Sınav ve sınavda zihinsel süreçler


2. AŞAMA

Haftada 1 Saatlik Koçluk

  • Motivasyonun sürekliliği

  • Görev bilinci ve sorumluluğunu kazandırma

  • Geçen bir ayın değerlendirmesi

  • Gelecek ayın planlanması

  • Mücadele gücü kazanma

  • Okul-dershane-aile-özel hayat dengesini kurma

  • Son koçluk(sınava girecek öğrenciler): Sınav kaygısını tamamen ortadan kaldırma, yüksek özgüven ve motivasyon yükleme.


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ADANA KUANTUM MERKEZİ 'NDE VERİLMEKTE OLAN

EĞİTİMLER VE HİZMETLER: 

 

HUMAN ENGINEER

NLP

QUANTUM

ANLAYARAK ETKİLİ VE KALICI HIZLI OKUMA

HAFIZA TEKNİKLERİ

DİKKAT EKSİKLİĞİ

KUANTUM ÖĞRENME

ÖĞRENMEYİ ÖĞRENME

MEDİTASYON

YOGA

REİKİ

DRAMA

TİYATRO

YAŞAM KOÇLUĞU

MODELLEME

EFT

DİKSİYON

BEDEN DİLİ

GÜZEL KONUŞMA

HİTABET SANATI

SINAV KAYGISI

ÖZGÜVEN

KENDİNİ İFADE EDEBİLME

YETENEKLERİN ORTAYA ÇIKARILMASI

YETENEKLERİN GELİŞTİRİLMESİ

HEDEF BELİRLEME

ARKADAŞ SEÇİMİ

DERS ÇALIŞMA TEKNİKLERİ

MOTİVASYON

TAKIM ÇALIŞMASI

LİDERLİK

EKİP OLUŞTURMA

ZAMAN YÖNETİMİ

SATIŞ TEKNİKLERİ

İKNA SANATI

ŞİRKET KOÇLUĞU

ÖĞRENCİ KOÇLUĞU

SUNUM TEKNİKLERİ 

ETKİLİ EĞİTMENLİK

HIZLANDIRILMIŞ ÖĞRENME

HAYIR DİYEBİLMEYİ ÖĞRENME

STRESİ YENME

İLETİŞİM BECERİLERİ

STRATEJİ GELİŞTİRME

KÖTÜ ALIŞKANLIKLARDAN KURTULMA

HİPNOTİK DİL KALIPLARI

MUTLU OLMA SANATI

AİLE İÇİ İLETİŞİM

ŞAMPİYONLARIN MODELLENMESİ

KEKEMELİK

PELTEKLİK

KONUŞMA BOZUKLUKLARI 

BİREYSEL DANIŞMANLIK HİZMETLERİ 

 

 

ANLAYARAK  ETKİLİ VE KALICI<br /><br /><br/>HIZLI OKUMA  EĞİTİMİNİN<br /><br /><br/>ÖĞRENCİLERE FAYDALARI www.adanakuantum.com
ANLAYARAK ETKİLİ VE KALICI HIZLI OKUMA EĞİTİMİNİN ÖĞRENCİLERE FAYDALARI

Blogger tarafından desteklenmektedir.